29 Eylül, 2005

Rakı Adabı ve Üzerine

Yeni bir kitap okumaya basladım. Kitap Aydın Boysan'ın ''Neşeye Şarkı'' adlı eseri. Kitap'ta rakı'nın adabından söz etmekte. Rakı'nın tam olarak ne zaman icilmeye basladığı bilinmese de ilk kez Osmanlı sınırları icinde üretildiği bilinmekte. Eski Osmanlı meyhanelerinde rakı'nın aslan kabartmalı kaplarda sunulmasından dolayı ve renginin süte benzemesi rakı'ya ''Aslan Sütü'' denmesine neden olmustur. Rakı'ya tadı veren anasondur. Anason tad vermek icin yemek ve pastalarda kullanılmaktadır. Anason'un kendine özgü bir kokusu vardır. Rakı'daki iştah açan öğenin de anason olduğunu anlıyoruz.
İstanbul'da ''Koltuk meyhaneleri'' bulunmakta ve akşam işten çıkan erkekler streslerini buralarda atmaktadır. Ve bu sayede eve dert götürmezler. Çilingir sofrası rakı'nın vazgeçilmez unsurudur. Koyu muabbetler bu sofralarda dönmektedir. Mezelerin önemi ayrıdır. En gözde meze pilakidir. Eskiden çatalla yenirmiş pilaki fakat günümüzde salca suyu içinde yüzen fasulye taneleri halini aldi. Beyaz peynir tadına doyulmaz bir zevk verir bir yudum rakı'dan sonra ve tabi ki kavun unutulmamalıdır. Aydın Boysan'ın dediği gibi rakı'yı içmek marifet değildir. Marifet, adam gibi, demlenme zevki alacak biçim ve miktarda içmektir. Rakı susuz içilmez. Rakı ve su soğutularak içilmelidir. Rakı'ya buz konmaz, buz devamlı su kaçırdığı için ayarı ve lezzeti bozar.
Sohbetsiz olmaz tabi ki rakı sofraları. Ehl-i keyifle içilen rakıyla söylenen şarkılar kimi zaman insanları geçmişine götürür, kimini çok sevdiği sevgilisine... Unutulanları hatırlatır rakı, hafızalarında ufak yer tutan ilk aşklarını, gençlik yıllarında ki sohbetleri. Rakı kimi zaman da dost olmustur insanlara. Şu nameler dökülmüştür rakı için;

Icmesini bilene
zevk-ü sefadır.
Icmeyi bilmeyene
cevr-ü cefadır rakı.

Bir munasip miktari
muhabbet anahtarı
kaçırırsan ayarı
can'a azadır rakı.

Ne dert kalır, ne keder
içeni mesut eder
içebilirsen eger
ruhu ciladır rakı

10 Eylül, 2005

Heracleia Pontike

M.O 500-550 yillarinda baslayan yerlesim ve o gunku adiyla Heracleia Pontike ve gunumuzde Karadeniz Eregli`si diye tanidigimiz yerin fotografik Panoramasi;


Uzun Kum plaji ve arka planda ise Goztepe ve simdiki Erdemir sahasi 1958. Zamanin da halkin denize girdigi yer olarak bilinmekteydi simdi ise Erdemir fabrikasinin demir yigini yer aliyor. Goztepe 58'li yillarda yesilligi ile goze carpmakta. Fotografin cekildigi yer ise Elma Tepe yani simdi Yarma yer almakta.







K.D.Z Eregli'de yer alan AKM'ye dogru giden yol. 1948 yilinda deniz evlerin onune kadar gelmekte balikci barinaklari ve balikci cataklari gozukmekte. Gunumuzde ise bu evlerden birkaci hala varligini korumakta. Suanda gordugunuz alan toprakla doldurularak yol yapildi. Sahil yolu yer almakta.






Eregli'nin gelisimi bu iki farkli fakat ayni noktadan cekilmis fotograflarda gormekteyiz. 1962 yilinda cekilen fotografta sahil yolu yok ve surlar, sehir ile denizi birbirinden ayirmakta. Surlar hala ayaktadir. Eregli yerlesimi surlar icine kurulmustur. Fotograflar Goztepe'den cekilmistir.
Eregli gecmisi ve gelecegiyle Turkiye'ye cok seyler katan bir ilcedir. Ve gelisimini hergun bir basak daha yukari cekmekte. 2000 yilinda K.D.Z Eregli'nin 24 kilometre uzakliktaki Zoroglu koyundeki Yassikaya'da yapilan arkeolojik kazilarda; Karadeniz Eregli tarihi ile birlikte bati Karadeniz ve Turkiye tarihini ortaya cikaran tarihi eserler ortaya cikarilmistir. Prof. Dr. Turan Efe tarafindan yapilan kazilarda bulanan eserlerin Bati Anadolu'da bulunan bulgulara benzemedigi belirlenmistir. Bu kazilarla Eregli tarihinin M.O 2500- 2000 yillarina kadar dayandigi ortaya cikmistir. M.O 1750- 1200 yillari arasinda Anadolu'da yasamislardir. Ve hitit tabletlerinde bu bolgede yasayan halktan Kasga veya Kaska diye soz etmektedirler. Bu halktan barbar, ilkel, saldirgan olarak bahsetmislerdir.Hititlerin Karadenize cikmasini bu halk onlemistir.